MOR SALKIM ZAMANI ŞİRİNCE'DE OLMAK
10 Nisan 2016
Şirince'ye ilk kez 23 yıl önce gitmiştim. O zaman İzmir'de yaşıyorduk ve Şirince yeni yeni parlamaya başlayan bir köydü. Çok beğenmiştim o zaman. Türkiye’de bu tarz eski evlerin olduğu köyler yeni duyulmaya başlamıştı. 23 yıl sonra gitmek heyecan verici oldu, üstelik mor salkım zamanı harikaydı.
Özgün adı olan
Kırkınca'nın efsanevi bir çağda dağlara vuran kırk kişiye atfen verildiği rivayet ediliyormuş. Rum telaffuzunda Kirkice, Kirkince ve nihayet Çirkince gibi biçimler alan bu ad, Cumhuriyet'in ilk yıllarında dönemin İzmir valisi
Kazım Dirik'in talimatıyla Şirince şeklinde resmîleştirilmiş.
Kaynak:https://tr.wikipedia.org/wiki/%C5%9Eirince
İzmir'den 85 km ve 1 saat süren yolculukla, Aydın otobanı Belevi çıkışından Selçuk yönüne gidip , üzerinde hala kış mevsiminden kalan portakallar olan ağaçlar arasından geçip Şirince'ye tırmandık. Şirince deyince ilk aklıma gelen kelimeler, yamaca dizilmiş evler, şaraplar, kilise ve temiz hava. Sonradan bu kelimelere Matematik Köyü de eklendi.
Nisan ayı olmasına rağmen tur otobüsleri ile gruplar geliyordu. Şirince'de eskiden tanıtıma katkısı olsun diye festival de yapılıyormuş ama artık talep artınca ve yaz kış ziyaretçisi olunca festival yapmamaya başlamışlar. Şirince yolu, tek gidiş gelişli ve dik bir yol. Çeşitli etkinlikler sebebiyle trafik oluştuğunda Şirince'ye varmak sıkıntılı oluyormuş.
Kahvaltıyı Şirince'de yapmayı planlamıştık, bunun için internetten bakarak Yorgo'nun Yeri isimli mekanı tercih ettik. Sahibinin adı Yorgo değil ama eski bir Rum köyü olmasından dolayı böyle bir isim koymuşlar.
Şirince eski bir turistik yer olmasına rağmen, cafe ve restoranları sanıyorum bilinçli olarak salaş tutuyorlar. Çünkü yıllardır böylesine talep gören bir yerin salaşlığı başka türlü açıklanamaz diye düşünüyorum. Yorgo'nun Yeri'de bu tarzda bir yerdi.
Çoğu ev yapımı ürünlerden oluşan kahvaltımızı yapıp gezimize başladık.
Köyün girişinde sağda yerli halkın Ahşap Tonozlu Kilise de dediği Ayasosti Kilisesi bulunuyor. Ama ne yazık ki harap durumda. Köyün çok güzel bir yerinde konumlanmış, manzarası güzel bu kilisenin turizme kazandırılmaması çok büyük kayıp.
Kilise hakkında çok fazla bilgiye de ulaşmak mümkün olmadı.
Detaylı bilgi için:
http://www.izmirde.biz/?Bid=590085
Gezerken, 23 yıl önceki Şirince ile şimdiki Şirince arasında görsel anlamda pek bir değişiklik olmadığını gördüm. Genel görüntüyü bozmayacak şekilde eski evler iyi restore edilmiş. Hala yıkık, eski evler var. Eskiden belirgin bir çarşı yoktu. Şimdi bir çarşı alanı var. Şirince'ye özgü ve özgü olmayan bir çok şey satılıyor. Dikkati en çok çekenler; sabunlar, şaraplar, kantaron yağı, çiçeklerden yapılmış taçlar ve sokak aralarında evlerinin önünde el işlerini satan yaşlı teyzeler.



Gezdiğimiz yerlerde kendimizi yabancı hissetmeyi pek sevmiyoruz. Bu sebeple sanıyorum, genelde bir yerden ayrılırken mutlaka orada yaşayan birileri ile sohbet etmiş, dostluk kurmuş oluyoruz. Şirince'de de kapısının önünde el işlerini satan teyze ile uzun hoş bir sohbetimiz oldu. Kendisinden onun gözüyle, Şirince ile ilgili bilgiler aldık. Köyde yapılan kantaron yağının bir çok derde deva olduğunu anlattı. Yazın gelirsek, bahçesinde ağırlamak üzere bizden söz aldı. Ben de kendime, teyzenin ördüğü patiklerden hatıra aldım ve teyzenin yanından ayrıldık.
Eski gelişimizde bir teyze bizi evine davet edip, evini gezdirmişti. O zaman bu davet çok hoşumuza gitmişti. Geleneksel dekore edilmiş bir köy eviydi. O zaman bu nasıl gelişti ve o eve nasıl girdik hatırlamıyorum ama, bunu anlattığım Şirinceliler, artık insanların, evlerini para karşılığı gezdirdiğini söylediler. Şirinceliler de zaman içinde turizmden kazandıkları gelirle ekonomik olarak çok iyi duruma gelmişler.
Fakat ben turiste para gözü ile bakılmasını biraz rahatsız edici buldum. Özellikle turistik köylerde bu olmamalı diye düşünüyorum. Köy demek samimiyet demek, misafirperverlik demek, paylaşmak demek benim için. Gelen misafirlere bu hissettirilmeli.
Teyzeden ayrıldıktan sonra köy içine doğru yürümeye devam ettik, bol bol fotoğraf çektik.
Şirince köy içinden görüntüler;
Yol üzerinde açık alanda kurulmuş bir taş fırında ekmek pişiriliyordu. Dönüşte almak üzere sipariş verip yolumuza devam ettik.
Çağla zamanı olduğu için yolda çağlalar satılıyordu. Ve manzara ile çok hoş bir görüntü oluşturuyordu, fotoğraflamadan yapamadım.
Yol boyunca köyde üretilen meyve şarapları satan yerler ki tadmanız için çok ısrarcılar, aralara serpilmiş küçük butikler, el sanatlarına yönelik ürünler bulunan küçük dükkanlar da yol boyu sürpriz gibi karşımıza çıktı. Bazen sohbet, bazen alışveriş, bazen bakıp geçtik, fotoğraflarla hatıralara ekleyerek yürüyüşümüze devam ettik.
Yürürken bazı yerler gerçekten doğada sıradan bir köyde olduğunuz hissi veriyordu. Mesela eşeklerle bile karşılaştık. Köyün doğal yapısının bozulmaması, Alaçatı gibi şehirleşmemiş olması güzel.
Alaçatı’daki düzen ve özel tasarımlı butik, cafe, restoranları Şirince’de görmek pek mümkün değil. İki turistik köy tamamen birbirinden farklı ama ikisi de turistik etkiyi yakalamış. Bu farklılıklar bizim zenginliğimiz. Ülkemizde zengin gezi rotalarımız var.
Ayrıca mor salkım zamanı Şirince’de bulunmak bambaşka güzelllikler görmemizi sağladı, anılarımızda yer edecek bol bol mor salkımlı fotoğraflarımız oldu.
Yürüyüşümüz, girişte karşı yamaçta gördüğümüz o bilinen Şirince evleri arasında devam etti. Bir çoğu butik otel olmuş eski rum evleri. Köyün sokaklarında eski taşlar muhafaza edilmiş. Bu nedenle mutlaka rahat bir ayakkabı ile gezilmeli. Çok güzel eski kapılar, eski yapılar, restore edilmiş evler, doğal kalmış köy sokakları gördük.
Yürüyüş güzergahında, içinde şarap mahzeni bulunan 1832 yılnda inşaa edilmiş St. John Baptist Kilisesi bulunuyor. Kilise kapalıydı içine giremedik. Kilise avlusu içinde birkaç dükkan bulunuyor. Şarap mahzeninin girişinde de bir mağaza var. Bir de dilek havuzu. İlginç bir ortam.
Kilise içine giremediğimiz için fotoğraf çekemedik.
Merak edenler için; http://www.seyyahcelebi.com.tr/sirince-st-jean-john-baptist-kilisesi.html
 |
Tarihi Mahzen girişi, St. John Baptist Kilisesi ve avlusu
 |
Köy içinde, sokak aralarında yürüyerek çarşıya indik.
Kır kahvesi tarzında restoran ve cafelerin de bulunduğu çarşıda keçe ürünlerin olduğu mağazaya bayıldım. Tam benlik, otantik, el yapımı, doğal malzemeli ürünler. İçinden çıkasım gelmedi. Onun için bu mekanın rengarenk fotoğraflarına daha fazlaca yer vermek istedim.
 |
Keçe makinesi |
Şirince hatırası olacak hediyelik objeler, sabunlar, kurutulmuş bitkiler, yağlar, el işi ürünler (o köyde yaşayan insanların el emeği ufak tefek ürünler. Patikler, bez bebekler, dantelle süslenmiş şile bezi kıyafetler vb.) satan dükkanların önünden geçip turumuzu tamamladık.
Yürüyüşümüzün başında sipariş verdiğimiz köy ekmeğimizi aldık ve sıcacık, mis kokusu bizi cezbettiği için dayanamayıp koparıp koparıp Matematik köyüne doğru giderken yolda yedik.
Ekibimiz zaten süper, süper bir geziyi daha tamamlayıp, yine Şirince’de olan Matematik köyüne geçtik.