3 Aralık 2016 Cumartesi

BİRGİ (EGE KÖYLERİ GEZİSİ 8)



12 Nisan  2016

BİR TARİH KASABASI "BİRGİ"
TARİHİN İÇİNDE BİR YÜRÜYÜŞ

Tire’den yola çıktığımızda, Birgi’ye vardıktan kısa bir süre sonra havanın kararmış olacağını tahmin ettiğimiz için, Ödemiş’i atlayarak rotamızı direkt Birgi’ye çevirdik. Birgi’ye gitmek için Ödemiş içinden geçiyorsunuz. Bozdağların yamaçlarında Ödemiş’e bağlı bir yer Birgi. Ortasından geçen Birgi çayının iki yanındaki yamaçlara yerleşmiş konumda. 



İzmir-Birgi arası 123 Km ve araçla 1 saat 50 Dk sürüyor. Biz Tire’den 42 km seyahatle 50 dakikada Birgi’ye vardık. Birgi’ye giderken çok büyük fidan ve ağaç üretimi, satışı yapılan yerlerden ge çtik. Gerçekten aşağıdaki mazıların görüntüsü gibi çok etkileyici görüntülerle karşılaşınca, durup fotoğraf çekmeden yapamadık. 



Teyzeyi yolcularken:)
Bizim için hoş bir anıyı anlatmadan geçemeyeceğim;
Ödemiş içinden geçerken, yaşlı bir teyze bize otostop yaptı, yakın zamanda ameliyat olduğu için yürümekte zorlandığını, minibüs de geçmediği için onu evinin sokağında indirmemizi rica etti. Beklemediğimiz bir şeydi. Arabada hoş bir sohbet yaptık. Bizi tanımaya çalıştı. Nerden geliriz nereye gideriz:)
O anlarda kendimizi, herkesin birbirine güvendiği eski zamanlarda hissettik:) Güzel bir duyguydu.


Bozdağ yamacındaki Birgi'ye yokuş bir yoldan çıktık. Nasıl bir yer ve ortamla karşılaşacağım hakkında hiçbir fikrim yoktu. İnternette Birgi evlerinin methini ve turizm yönünden geliştiğini okumuştum. Bu zamana kadar nasıl duymadım, benden kaynaklı mı, tanıtım eksikliği mi bilmiyorum ama okuduğum bloglarda genelde ziyaret edenler ilk karşılaşmaları için benzer ifadeleri kullanmışlar. Unesco-Dünya Kültür Mirası Listesine Aday olan, 1990 yılında sit alanı ilan edilen ve koruma altına alınan bu yerden muhtemelen adını duymuş olsa bile nasıl bir yer olduğu hakkında Türkiye’de çok kişi bihaber. Bilinmemesinde, ülkemizdeki tatil anlayışından kaynaklı tercihler olabilir.

Birgi şu anda küçük bir yerleşim yeri olmasına rağmen, tarihi, tarihteki yeri ve konumu çok önemli. Birgi bir tarih kasabası. Tarihe meraklı kişiler için bir cennet. Birgi’ye gittiğinizde genel bir bilgi edindikten sonra, internette detaya indiğinizde müthiş hikayelerle karşılaşıyorsunuz. Camiler, medreseler, mezarlar, hamamlar, kervansaraylar gibi çok sayıda tarihi yapı bulunuyor. Girişte, kasaba içindeki tarihi yapıların listesi ve haritasını gösteren bir pano var. Panoya baktığınızda bile bu küçük kasabada bu kadar yapı olmasına şaşırıyorsunuz.
Birgi'ye girişte sizi Aydınoğlu Mehmet Bey heykeli karşılıyor.


Birgi tarihi M.Ö 7. Yüzyıla kadar gidiyor. Lidya, Frigya, Pers, Roma, Bizans, Osmanlı. Her dönemde etkin olmuş bir yer. Denizciliği ile ünlü Aydınoğulları Beyliğine başkentlik yapmış bir Türk yerleşimi. Pygrion, birki, bilge gibi isimlerle anılmış ve Birgi olarak günümüze gelmiş.

Daha detaylı bilgi için;
http://www.odemisbirgi.com/konaklar-2/birgi-tarihcesi/
http://www.birgi.org/

Bir yere gittiğimde ağaçların ne kadar eski, gövdelerinin ne kadar kalın olduğuna hep bakarım. Koca çınarların, kocaman çam ağaçlarının ve diğer türdeki büyük ağaçların olduğu meydanlar, yollar hep etkileyici, değerli olmuştur benim için. Birgi de tam böyle bir yer. Birgi’ye girdiğinizde farklı bir yer olduğunu hissediyorsunuz. Yüksek kocaman ağaçların arasında yürüyorsunuz, kocaman ağaçların altında oturuyorsunuz.

Nisan ayı olması sebebiyle kasaba boştu. Yazın sokaklar daha kalabalık oluyormuş. Arabamızı girişe park ettiğimizde, el dokumaları ile ilgili bir afiş gördüm. Tire, Ödemiş bölgesi dokumaları ile ünlü bir yer. Benim de çok sevdiğim bir konu olması nedeniyle, soruşturduğumda saatin geç olması nedeniyle kapalı olduğunu söylediler. Zaten birçok tarihi yer ve ticari mekan da kapalı idi. Mekanların açık olduğu ve ziyaretçilerin olduğu bir zamanda nasıl bir ortam olduğunu merak ettim doğrusu. Çünkü sadece sürekli yaşayanların bulunduğu sakin bir Anadolu kasabası hali vardı. Bildiğimiz turistik Ege beldelerinden farklı bir ortama sahipti. Kendi açımdan fotoğraf çekimleri için böyle sakin zamanları tercih etsem de, böylesine zengin tarihi ve görsel zenginliği olan bir kasabanın her dönem ziyaretçisi olmalı.




Tarihi Meydan Kahvesi


AYDINOĞLU MEHMET BEY CAMİ

Dönem mimarisinin örnekleri ile dolu bir yer Birgi.
Birgi girişinde bulunan, en önemli eserlerden biri Ulucami de denen Aydınoğlu Mehmet Bey Cami, saat nedeniyle gezebildiğimiz tek tarihi yapı oldu. Cami imamı, alıştığı için sanırım, bir rehber gibi bize camiyi, detayları anlattı, tanıttı.




Turkuaz Mihrap
Farklı cami tavan yapısı


























Cami tavan yapısı, bildiğimiz tavanlardan farklı idi. Kubbeli bir yapı değil. Sadece mihrap üzerinde kubbe var. Bunu özellikle belirtiyorlar. Ve çok sütunlu bir iç yapısı var.
Ayrıca minare yeri diğer camilere göre farklı imiş.
Ağaç işçiliği açısından cami kapıları muhteşem. Aslında iç panjur gibi bir işlevi var.





Minber Kapısı
Cami içinde 250 yıllık saat
Fotoğraf kaynak:http://www.erolsasmaz.com
Minber kapısı daha önce çalınmış ve İngiltere'de bir müzayede fark edilerek, ülkemize getirilmiş. İnternette bu kapının getirilmesi ile ilgili Güngör Uras'ın güzel bir yazısı var. Merak edenler için;
http://www.milliyet.com.tr/birgi-ulu-camii-nin-calinan-minber-kapisi-ingiltere-den-nasil-getirtildi-/ekonomi/ekonomiyazardetay/05.02.2012/1498219/default.htm

Camideki çok değerli 250 yıllık saat gül ağacından yapılmış ve İzmirli bir Rum ustanın adı yazılı. Sarkacı ise Osmanlı armalarından birinden yapılmış.
Başka camilerde olmayan, rastlanmayan bir detay da cami duvarında bir aslan heykelinin bulunması. Aslan heykelinin bulunması ile ilgili değişik rivayetler var. Bir antik yapıdan alınıp, yerleştirildiği, gücü simgelediği için yerleştirilmiş olabileceği gibi. Ama ne zaman yerleştirildiği hakkında bir bilgi yok.
Cami adeta bir müze gibi kendi yapısal değeri yanında çok özel bu detaylara da sahip.



Evreni simgeleyen minber muhteşem. İşçiliğin yakından çok daha etkileyici olduğunu söylemeliyim.
Kündekari denilen (Çivisiz-tutkalsız geçme tekniği) bir işçilik ile yapılmış. 
Selçuklu dönemi, Konya'daki camilerde sıkça kullanılmış.

Cami içine merdivenle inerek giriyorsunuz.



Caminin büyük ağaçlı bahçesinden, Birgi çayının diğer yamacında restore edilen evlerin görüntüsü gün batımında çok güzeldi. Koruma altına alınan ve turizm etkisi olan diğer yerler gibi Birgi’de de bu eski evler çok değerlenmiş. Hala restorasyon yapılan evler ve yıkık dökük yapılmayı bekleyen evler bulunuyor.

Hava kararmadan bütün Birgi'yi görebilmek için hızla yürüyüşe geçtik.
Birgi’nin tepesinde büyük çamlık bir alan bulunuyor. Birgi tarihinde önemli bir yeri olan İmam Birgivi medresesi burada. Birgi'ye sonradan gönderilmiş, Ama burada önemli çalışmalar yaptığı için Birgili ya da Birgivi adıyla anılıyor. Aynı zamanda Birgi mezarlığı ve Tarihi kişiliklerin mezarları da burada. Bakımı iyi yapılmış bir alan ve bu alanda piknik, gezi alanı var.

İmam Birgivi Medresesi























Medresenin bulunduğu bu tepeden, Birgi Çayının diğer tarafına geçip, restore edilmiş Birgi evlerinin olduğu cadde boyunca aşağıya yürüdük, fotoğraf çektik.

Bir kenarında çay, diğer kenarında cafe, butik oteller ve Birgi evlerinin olduğu, yüksek ağaçlar altında çok güzel bir yürüyüş yolu.  Artık iyice hava kararmış, ışıklandırılmış Birgi çok daha gizemli olmuştu. Bu halini görmek de ayrı güzeldi.  Bu yolu aydınlık başlayıp, güneş battıktan sonra sokak lambaları ve gökyüzünün çok güzel alacakaranlığı altında yürüyüp tamamladık.







Bu yol üzerinde müze haline getirilmiş 1761 yılında yapılmış Çakıroğlu Konağı var. Ama ne yazık ki geç kaldığımız için kapalıydı içini göremedik. Birgi’nin en önemli ziyaretçi ağırlayan mekanlarından biri. Çakıroğlu’nun İzmir’li ve İstanbul’lu eşlerinin memleket özlemlerini gidermek için duvarlara yaptırdığı İzmir ve İstanbul görüntüsü konağın ilgi çeken özelliklerindenmiş. Fikir vermesi açısından internette bulduğum fotoğraflardan;


Çakırağa Konağı

Çakırağa Konağı İstanbul Odası

Çakırağa Konağı İzmir Odası
Çakırağa Konağı Fotoğrafları Kaynak; http://www.birgi.org/

Birgi sokaklarında tarihle iç içe bir yürüyüş yapıyorsunuz. Tarihi yapılar arasında, restore edilmiş, otantik küçük oteller ve cafeler.. Yürüyüş güzergahımda, restore edilmiş tarihi bir yapı ile karşılaştım. Gerçekten alacakaranlıkta, ışıklandırmaları ile bütün yapılar etkileyici idi. Katip Çelebi Üniversitesine bağlı bir meslek yüksek okulu imiş. Karşı tarafında tarihi kubbeli hamam.
Katip Çelebi Üniversitesine bağlı bir bölüm
Tarihi Hamam




















Mor salkım zamanı Şirince'deki gezim gibi, Birgi'de de mor salkımın tarihi yapılar içinde güzellikleri arasında yürüyüp, Birgi çayı üzerindeki küçük köprüden karşıya geçip tekrar gezimizin başladığı yere döndük.  Artık hava iyice kararmıştı. Ödemiş ve yarım kalan, tarihi eserleri yeterince göremediğimiz, inceleyemediğimiz Birgi’ye daha sonra tekrar gelebilme dileğimizle İzmir’e dönüşe geçtik.














9 Kasım 2016 Çarşamba

TİRE / EGE KÖYLERİ GEZİSİ 7


TİRE PAZARINDA BİR GÜN

12 Nisan  2016

Tire Pazarının methini çok duyuyordum. Zengin çeşitliliği ile Türkiye’nin en iyi pazarları listesinde. Organik sektör içinde bulunan biri olarak, haliyle yerel pazarlar ilgi alanım içinde. Salı günleri Tire Pazarının kurulması nedeniyle, 12 Nisan Salı günü rotasını Yusuflu-Tire-Ödemiş-Birgi şeklinde oluşturmuştum.


 

 Tire, İzmir’e 90 km uzaklıkta, 1 saat 10 dakika gidebiliyorsunuz. Biz, Bayındır Yusuflu Köyü üzerinden gelip ve de orada mola verince yolu daha kısa hissettik.

Ege Köyleri Gezimin rotasındaki bir kriter de el dokumaları olduğu için, Tire, Ödemiş, Birgi dokumaları izinden gittim. Ama bu güzergah bir güne sığamadı maalesef. Her gittiğim yerde vakit nasıl geçti anlamadım. Hep bir yarım kalmışlık hissettim. Daha sonra başka bir gezi planımda, bu bölgeye daha fazla vakit ayırmaya karar verdim.

Tire sokaklarında çok vakit geçirmedik ama yürüdüğüm sokaklarda farklı bir nostalji hissettim. Henüz dönüşüme girmemiş, sayfiye yeri havasında, iki katlı, sokaklarında portakal ağaçları olan çok hoş, eski ama eski görünmeyen evler vardı. Bu evlerin benzerini Zonguldak Devrek’te görmüştüm. Maalesef Devrek’te, o evler yıkılmış yerine çirkin apartmanlar yapılmıştı. Devrek’te kalan bu tarzda son ev arkadaşımızın ailesine ait evdi.




 Tire gezim için ana tema Tire Pazarı olunca, arabamızı park edip pazara girdik. Pazar gerçekten çok bol ve İstanbul ile kıyaslayınca çok ucuz sebzelerle doluydu. Bahar ve bahçelere sebze dikim zamanı olması nedeniyle de sebze fideleri tezgahları çoktu. Baktığınızda bütün pazarlar birbirine benziyor aslında. En değerlisi bahçesinde ürettiklerini, hayvanlarından elde ettiklerini pazarda satan kadınlar.


 
Dolaştığım il ya da ilçelerin pazarlarında genelde bir bölüm kadınlar pazarı olarak ayrılmış oluyor..  Zaten bütün Ege bu konuda bir cennet. Hele baharda tam bir ot festivali. Sarmaşık isimli bir otu da Tire Pazarı vesilesi ile öğrenmiş oldum. Tadına da Milas Çomakdağ köyünde yapılan bir ikram ile bakma şansım oldu.

Sarmaşık otu
 
Hayatımda ilk kez kendi ürettiği susamı satan bir kadın gördüm. Daha doğrusu bir üretici gördüm. Susamı hep baharatçılardan, market raflarında, nereden geldiğini bilmediğimiz şekilde alırdım. İnanamadığım için bir kaç kez kendiniz mi ürettiniz diye sordum.Tabi almadan edemedim.


















Karnımız da çok acıkınca, Pazar gezisine ara verip, Pazar içinde meşhur Tire Köftesi yapan restoranlardan birine girdik. İlk kez yediğim bu köfteye bayıldım. Sunumu, yanında gelen yiyecekler nefisti. Tire’de de birçok yerde ve yiyecekte olduğu gibi, biz ilkiz, öz köfteciyiz, en eski biziz şeklinde bir rekabet var. Restoranlar ünlü ziyaretçi fotoğrafları ile müthiş bir rekabet içindeler.


Bu leziz yemekten sonra Pazar gezimize devam ettik.
Tire dokumalarını nasıl görebilirim diye sorunca beni tarihi Kurşunlu Han'a yönlendirdiler.  Bir yerde tarihi yapılar olmasa sanki özelliksiz kalacaklar gibi. Hala bu yapılarda hayatın, ticaretin sürmesi, korunması, küçük esnafların, zanaatkarların olması çok güzel. Modern AVM lerde olmayan bir sıcaklık var.

KURŞUNLU HAN
Yavuz Sultan Selim’in damadı ve Kanuni Sultan Süleyman'ın sadrazamı olan Tarihçi Mustafa Lütfİ Paşa tarafından yaptırılmıştır.


TARİHİ BELEDİ DOKUMALARI

Kurşunlu Han içinde bulunan atölye, Tire gezimin benim için en can alıcı yeri oldu. Değişik bir çok bölgede dokuma tezgahları gördüm. Ama bu dokuma atölyesinde çok farklı bir dokuma tezgahı ile karşılaştım. Hiçbir yerde görmediğim bir tezgah. Bu tezgahı kullanmak gerçekten çok büyük deneyim, dikkat gerektiriyor. Artık endüstriyel üretim nedeniyle bu emeğin karşılığı alınamadığı için artık nostaljik olarak korunuyor.
Tire gezim bana Beledi dokumalarını tanıtmış oldu.
Tire 1500'lü yıllarda geliştirdiği bir tezgahta, “beledi dokuma” yı keşfetti.
Bu tezgahtan çıkan kumaşlarla, Osmanlı'nın, Avrupa'nın sarayları giydirildi. Yeniçeri Ocağı'nın iç zıbınlıkları (gömleklerini) dikildi. Evlerde giysiler, perdeler, divan ve yatak örtüleri Beledi'den hazırlandı. Zamanla Beledi Dokuma'yı öğrenen Bursa, ahilik bayraklarını bu kumaştan üretti.
Dünyadaki jakarlı dokumanın atası sayılan Beledi, Tire'de 16'ncı yüzyıldan bu yana üretiliyor.
Detaylı bilgi için;
Kaynak; http://www.tire.bel.tr/index.php?option=com_content&view=article&id=128

Tezgahı hem üretim, hem teşhir, hem tanıtım amaçlı orada bulunduruyorlar ve aynı zamanda bir satış noktası. Kadınların el emeği ürünlerinin de satıldığı bir yer. Tanışma, sohbet derken epey bir vaktimizi orada geçirdik. Pek tabii ki dayanamayıp alışveriş yaptım.  
 

 
TARİHİ BELEDİ DOKUMA

 


 

Dönüşte yine Pazar içinden geçerken, karabaş otu (yabani lavanta) satan yaşlı teyzeler gördüm. Dağlardan topladıkları karabaş otunu demetler halinde satıyorlardı. Bitki hakkında çok bilgili değillerdi. Kendileri bile kullanmıyorlar, sadece çay yapıldığını öğrenmişler ve satıyorlar. Alaçatı’da reçelini gördüğümü söylediğimde şaşırdılar. Ülkemiz bitki çeşitliliği açısından bir cennet ama, nasıl değerlendirebileceği, katma değer eklenerek yapılabilecekler hakkında boşluklarımız var.



Tire’den reçel yapmak, çay için kurutmak üzere karabaş otu aldım ve pazardan Anadolu'da çok kullanılan bir sepetten alıp içine koydum ve Tire gezimizi, daha doğrusu Tire pazarı gezimizi bitirip Birgi’ye doğru yola çıktık. Havanın kararmaya başlamış olması sebebiyle, Ödemiş’i atlayıp Birgi’ye yetişmeye çalıştık.